Dünyada ilk 10’da yer alan hastalıklardan bel ağrısıyla ilgili Türk hekimlerin yaptığı keşif, nüfusun yüzde 90’ını en az bir kere etkileyen bu hastalıkla ilgili teşhis ve tedavideki altın standardı değiştirecek. Fatih Sultan Mehmet Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin Cerrahi Kliniği hekimleri dünyada ilk kez, bel ağrısının fıtık, omurga problemleri gibi nedenler dışında tıp dünyasında yıllardır kabul gören ‘alt orta bölgedeki kasların yağlanması ve zayıflaması’ nedeniyle değil, sırtın her iki yanında bulunan dış yan kaslardaki yağlanma ve zayıflama sonucu ortaya çıktığını bilimsel olarak ispatladı. Çalışmayı yürüten ekipten Doç. Dr. Murat Şakir Ekşi, bu sonuçların hastalardan istenen MR bulgularının yorumlanmasından, hastaya verilecek egzersiz programlarına kadar literatürdeki tüm ezberleri değiştirebileceğini vurguladı. Tıpta uzun yıllardır kabul gören bir bilgiyi değiştirebilecek bulgular içeren araştırma, başta pek çok yayın tarafından ret alsa da bel ağrısı konusunda dünyadaki en önemli otoritelerden Dünya Ağrı Enstitüsü’nün resmi yayını ‘Pain Practice’de, üstelik baş editörün ‘mutlaka okunmalı’ ibaresiyle yayınlandı ve tıp dünyasında da ses getirdi.
“PANDEMİDEN SONRA DAHA DA ARTTI”
Bel ağrısının 2020’den önce en yaygın görülen hastalıklar arasında 12’nci sıradayken Kovid pandemisinden sonra 8’inci sıraya yükseldiğini anlatan Doç. Dr. Ekşi, “Çok fazla kişide görülmesi, genç insanlarda görüldüğü için ve çok fazla iş gücü kaybına sebep olması nedeniyle tıp dünyası için hala önemli çalışma konularından birisi. Eskiden neden bel fıtığı veya omurgada bozukluklar olarak düşünülürdü genelde. Ama iş o kadar basit değil. Bel ağrılarının çoğunun kesin sebebi hala bilinmiyor. Bir hastalığın sebebini tam olarak bilmiyorsak da ona kesin bir çözüm üretebilmemiz zorlaşıyor. Bu nedenle dünyada bu konuda pek çok çalışma yapılıyor. Son yıllarda daha farklı bulgular da ortaya çıkmaya başladı. Örneğin son yapılan çalışmalarda, bel kaslarının da bozulması, yağlanması ve küçülmesi sonucunda bel ağrısının ortaya çıktığı ortaya kondu. Biz ise kendi hastalarımız üzerinde yeni bir araştırma yapmak istedik ve genel kanının aksine asıl nedenin farklı kas grupları olduğunu gördük” dedi.
ONLARCA HASTA VE SAĞLIKLI BİREYİN VERİSİ ANALİZ EDİLDİ
Araştırma için yaş ve cinsiyetleri aynı, bel ağrısı çeken 66 hasta ile bel ağrısı şikayeti olmayan 66 kişinin detaylı analizleri yapıldı. Doç. Dr. Ekşi, ağrısı olanlarla olmayanlar arasında ne gibi farklar veya benzerlikler olduğunu belirlemek amacıyla bu kıyaslamayı yaptıklarını anlatarak şu bilgileri verdi: “Genel kanının aksine, belin alt orta kısmındaki kaslardan ziyade (multifidus kasları), belin üst dış bölgesindeki yüzeysel kaslar olarak da bilinen, elektra spinae adını verdiğimiz kasların yağlanması bel ağrısını başlatıyor. Bu kanıya nasıl vardık? Bel ağrısı olmayan kişilerde de belin alt orta kısmındaki kaslar yağlı ve zayıftı ama buna rağmen bel ağrısı gelişmemişti. Dolayısıyla ağrıyı asıl başlatanın sanılanın aksine farklı bir kas grubu olduğunu bilimsel olarak ilk kez ortaya koyduk.”
“BEL AĞRISINDA ALTIN STANDARDI DEĞİŞTİRECEK”
Bu çalışmayı değerli kılan bulgunun, tıpta “altın standart” olarak kabul edilen görüşünden çok farklı bir sonuca ulaşmak olduğunu kaydeden Doç. Dr. Ekşi, “Genel kabulün dışında bulgular olduğu için uzun bir süreç sonucunda makalemiz kabul edildi ve yayınlandı. Bu alandaki en saygın dergilerden bir tanesi olan Pain Practice’de yer aldı ve derginin baş editörü olan Harvard Tıp Fakültesi Algoloji Bölümünden Dr. Chris Gilligan tarafından da bu yazının, bu konu üzerinde çalışan bilim insanları tarafından ‘mutlaka okuması gereken’ çalışmaların başında geldiğine dair bir yazı yayınladılar. Bu da ülkemiz ve bizim için onur verici tabii ki” diye konuştu.
“AĞRIYI BAŞLATAN KASLARDAKİ BOZULMA 30’LU YAŞLARDA BAŞLIYOR”
Bu buluşun klinik uygulamaları değiştireceğine de dikkat çeken Doç. Dr. Ekşi, sözlerini şöyle noktaladı: “Ağrı nedeninin farklı bir yerden kaynaklandığını gösterdik. Bu çok önemli, çünkü belin alt bölge kaslarıyla üst bölgesi kaslarının çalıştırılması ki, o yağlanmayı azaltmamız için çalıştırmak gerekiyor. Yapılacak fizik tedaviler, egzersizler tamamen değişecek. Farklı protokoller gerekecek. Dolayısıyla sebebin farklı bir kas grubundan kaynaklandığını bulduğumuz için, bir kere yapılan müdahalenin de değiştirilmesi gerekecek. Bel ağrısıyla başvuran hastalarımızın analizini yaptığımızda sadece yüzde 20’sinde kesin bir patoloji ortaya çıkıyor. Bunların da sadece yüzde 20’si ameliyata gidiyor. Yani aslında bel ağrısına bağlı ameliyatlar, bu hastaların çok küçük bir kısmını kapsıyor. Tedavi sürecinde daha çok, fizik tedavi ya da hastaların spor yapması gibi aktiviteler öne çıkıyor. Her kas grubunun belli bir çalışma mekanizması var. Bu mekanizmaya uyan egzersizlerle o kaslar aktif hale geliyor. Kaslar çalışmazsa, yağlanma devam ediyor. Dolayısıyla yapılacak egzersizleri de fizik tedavi programlarını da tamamen değiştirecek bu bulgu. Bel ağrısı genelde 35-40’lı yaşlardan sonra ortaya çıkıyor. İşte bu, belin üst dış kısmındaki kaslardaki yağlanma da tam olarak bu yaşlardan itibaren başlıyor. Dolayısıyla, aslında henüz bel fıtığı olmadan önce bu bulgular ortaya çıktığı için baştan o kaslara yönelik egzersizler planlandığında, belki de bel fıtığına gidecek çoğu hastada, o süreci baştan engellemiş olacağız.”